20 Ocak 2014 Pazartesi

İzmir İzmir Bir izmir yolculugu daha

Dedemiz kış aylarında İzmir de yaşadığından dolayı her 2 ayda bir 3-4 gün izmire gider olduk . Her seferinde başka huzurla başka mutluluk ile döndüğümüz İzmir bizi bu seferde şaşırtmadı.
Her ne kadar İzmirde istanbulda olduğu kadar çok aktivite olamsa da çocuklar için kiatpevleri ve aktivite merkezleri olmasada izmir kendine aşık edebiliyor.
Geçen sene yazdığım izmir yazısında çok güzel bir kitapçıdan bahis etmiş ve bu kitapçının izmir için muhteşem bir yer olduğunu yazmıştım malesef çok üzülürek yazıyorum ki Hayal Kurdum kitap evi artık izmir de yok. ne acıdır ki böyle güzel bir kitap evinden izmirli çocuklar artık yoksun.
Biz bu hafta sonu ne mi yaptık.
Cuma günü ailecek alsancak sokaklarında dolaştık , tam Reyahan Pastanesine girecek ken vakko nun köşesinde muhteşem ama yazmak yetmez yaşamak lazım, tatmak lazım, koklamak lazım muhteşem bir pastane gördük ve rotamızı direkt oraya çevirdik. Adı
ARPEGE. Sanki paristen çıkmış gelmiş güzelikte ve o tatta muhteşem güzel pastalar , ekler, ve turtalar . ayrıca Sahibinin babası ve küçük siyah etekli dantel buluzlu şık mı şık İzmir güzeli bir garson hanım. Arpege her şeyi düşünülmüş muhteşem bir yer. Alsancak da dolaşırken her zaman olduğu gibi bu seferde çocuklara sadece zeka geliştirice ama eğlenceli oyuncaklar satan Zekidss e de uğramadan edemedik.
Cumartesi günü, Hayvanat bahçesi günü. Geçen sene de gidilmiş olan hayvanmat bahçesi her ne kadar hayvanların doğal ortamında kalması gerektiğini düşünen beni bile kendine çekmeyi başarıyor. bir izmir belediyesi harikası . Aksam incir altında Veli ustada balık ziyafeti ve ardından Fazıl say konseri . salon doldu diye dışarı barkavizyon kurup, ısıtıcı koyup ve sandalye koyan ve konseri canlı yayınlayan tek belediyedir bence izmir büyük şehir belediyesi. hiç bir ücret istemeden. Medeniyet izmire çoktan gelmiş.
Pazar günü önce Deniz kuvvetlerine bağlı pri reis gemisini gezdik ve ardından deniz altını keşif ettik. hepsi erkek çocukları için muhteşem tecrübeler. Reşat ne mi yaptı tabi ki sordu sordu durdu.
Pazar öğleden sonra ve elini urla. İzmirin bir diğer güzel yanı her şeye çok yakın olması. hop Urla hop Çeşme Hop Kuşadası hop Foça.
Urlada önce pazara gittik . offff mis gibi yedik tattık ve kokladık bolcana içimize çekti o kokuları. Ardından bizim için bir klasik olan Yengeç te muhteşem bir yemek . sadece 75 çeşit soğuk mezesi olan bir lokanta hayal edin ve adını da yengeç koyun. o kadar.
Akşamda köyümüze geri döndük... BİZ DEDEMİZİ VE SUDUKU İZMİRDE ZİYARET ETMEYE BAYILIYORUZ.




Sokak Satıcıları ve Biz .

İstanbul klasiği sokak yiyecekleri...

Oğlum yemek yemeye başladığından beri ne zaman sokağa çıksak kokular onu büyüler ve kendimizi hep bir sokak satıcısının önünde buluruz.

En güzel köftenin halk arasında "tükürük köftesi" olduğunu bilen pis boğaz ben tabii ki oğluma "tükürük köftesi" ya da "pilav-üstü-nohut" yedirmiyorum.

Ama seneler sonra kendisi denemek isterse onu bilmem. Şimdilik bizim sokak yiyeceklerimiz daha kısıtlı...İstanbul'da bir gelenek olan ve sadece belli mevsimlerde ortaya çıkan bu yiyecekler, bu şehrin dokusunda ve tadında var, çocuklarımızı bu tatlardan mahrum etmek niye? İstanbul'u istanbul yapan; boğazı, erguvanları ve tarihi olduğu kadar simiti, kestanesi, mısırı, balık ekmeği ve bozası değil mi?

Simit: Biz daha çok sokak simidini seviyoruz ki bu şehirden şehire değişen bir tat. İstanbul'un simidi bir başka güzel oluyor.

Kestane: Sokakta pişen kestaneye bayılıyoruz ki oğlum simitten sonra en çok bunu seviyor. Kestane kebap yemesi sevap.

Mısır: Biz mısırı daha çok közlenmiş olarak yiyoruz. Süt mısırda suyun ne suyu olduğu, iyice kaynayıp kaynamadığı birer soru işareti olduğu için köz mısırı daha güvenli buluyoruz.

Boza: Boza konusunda biraz daha pimpirikliyiz. Bozamızı sadece Vefa'dan içiyoruz.

Pamuk şeker, macun ve sahlep dönem dönem önümüze çıkan bu lezzetleri seyrek de olsa, bir taneyi 3 kişi paylaşmak şeklinde.

Bir de balık ekmek var tabii... Onu da en çok Eminönü'nde saltanatkayıklarının yakınında yemeği seviyoruz. Kısacası İstanbul'un tadına tuzuna doymak bilmiyoruz!

8 Ocak 2014 Çarşamba

istanbul Arkeoloji Müzesi

Geçtiğimiz Cumartesi günü parklar ve bahçelerde bol oksijen aldıktan sonra Pazar günü de uzun zamandır görmek istediğimiz ve içinde Marmaray Projesi sırasında bulunan eserlerin de yer aldığı,  İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne gittik. 
Bina tek kelimeyle muhteşem... Osman Hamdi Bey'in isteği üzerine Çinili Köşk'ün karşısına, dönemin ünlü mimarı Alexandre Vallaury tarafından inşa edilen ve Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) olarak kurulan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, size kendinizi sanki Avrupa'da bir müze geziyormuşsunuz gibi hissettiriyor.  
Tarihin farklı dönemlerine izler bırakmış, çeşitli uygarlıklara ait, binlerce esere ev sahipliği yapan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, dünyada müze binası olarak tasarlanıp kullanılan ilk on müze arasında yer alıyor.
Oğlum müzenin girişindeki merdivenlere oturup, uzun uzun bu binayı seyretti ve yüksek merdivenlerine hayran kaldı. Benim ilgimi ise en çok iki farklı iskelet çekti. Bir tanesi millattan önce 6. yüzyıla diğeri ise millatan sonra 9. yüzyıla ait ve çok iyi korunmuşlar. Hatta oğlum en ince detaylarına kadar bakıp, bana bu iskeletlerin kız mı, yoksa erkek mi olduğunu sorup durdu. 

Marmararay Projesi kalıntılarının yer aldığı bölüm ise müzecilik açısından çok daha modern. Bildiğiniz üzere Marmararay kazısı sırasında yeni bir şehir bulunmuş, bu yüzden proje bir süre durdurulmuş, hatta projenin güzergahı değiştirilmişti. Şu anda bu kazılarda bulunan eselerin sadece %5'i sergilenebiliyor. Özellikle ilk ayak izleri çok ilgi çekici. Çocuklar için de gemilerin nasıl yapıldığını gösteren video bölümü büyüleyici. Önümüzdeki yıl yeni bir müze yapılarak, bütün Marmaray buluntularının bu yeni müzede sergilenmesi planlanıyormuş. 
Çocuk Müzesi, restorasyon halinde olduğu için bu bölümü gezemedik. Daha önce görenler, o bölümün de muhteşem olduğunu söylemişlerdi. 
İstanbul Arkeoloji Müzeleri minik, meraklı canavarlar için çok çılgın ve çok ilginç bir yer.

haydi İtfaiye istasyonuna gidiyoruz


Erkek Çocukların Rüyası, İtfaiyeci Olmak ve İtfaiye İstasyonu Ziyareti!

Oğlum kendisini bildim bileli itfaiyeci olmak istiyordu. İtfaiye ve çöpçü arabalarının arkasından koştuk durduk hep...
Tam bu itfaiye aşkı en doruk noktalarındayken aklıma süper bir fikir geldi. Oğlumu Maçka Parkı'nın karşısında bulunan Beyoğlu İtfaiyesi'ne bağlı Maçka İtfaiyesi'ne götürdüm. Ne kadar ilgilendiklerini anlatamam.

Hemen oğluma bütün arabaları tek tek gösterdiler. İçine bindirdiler. Sirenleri çalıştırdılar. Hatta çocuklar için yapılmış özel itfaiyeci kostümlerinden giydirip dolaştırdılar bile!! Oğlumun yüzündeki gülücükler hiç eksik olmadı ve bu unutulmaz deneyimin her anında mutluluktan dört köşe bir şekilde dolaştı. Bu kadarla da kalmadık... Sonrasında İstanbul'da bulunan bütün itfaiyelere sırayla gittik. Her biri aynı ilgi ve alakayı gösterdi.

Tek tek oğluma araçları anlatıp, onun bitmek tükenmek bilmeyen sorularına cevap verdiler. Erkek çocuklar için itfaiye gezisi hem eğlenceli hem de çok eğitici bir aktivite. Onlar için unutulmaz bir gün olacağını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Haydi yangın söndürmeye!